DerlediklerimizGüncel

ANLATI | Ömrünü Mazlum Halkların Kurtuluşuna Adayan Gerçek Enternasyonalist Savaşçı NUBAR OZANİAN*

Sonbaharın son günleri, Hayastan’ın en görkemli köşelerinden Kegart’ta aile ortamında Nubar ve Serdar Can’la birlikte hem tarihi kiliseyi görmek hem de çevreden akan buz gibi suları olan Karni deresi çevresindeki dinlenme alanındayız...

Anadolu’nun dört bir köşesinden anadilimizi öğrenebilmek için İstanbul’daki Ermeni okullarına gönderildik. Eğitimimiz tamamladıktan sonra Nubar’la karşılaşmak vesile olmadı ta ki onu, Serdar Can ile üstleri başları çamur deryasına bulaşmış bir vaziyete Ermenistan’da karşılayıncaya kadar.

Onların zorlu ve meşakkatli bir yoldan geçtikleri, ne gibi bir görev üstlendiklerini anlamamak mümkün değildi. Ancak onun kim olduğunu bilmeyen kalmadığından sadece onun mütevaziliği, sevecenliği yanında son derece paylaşımcı her şeyden önce de çok iyi kalpli bir insan oluşundan bahsetmek istiyorum.

Nubar o kadar anı bıraktı ki hangisinden başlayacağımı şaşırdım, ancak Hayastan’da bulunduğum süre içerisinde gördüklerimi aktarmadan geçemeyeceğim. Mahallede yolunu dört gözle bekleyen çocuklar başta olmak üzere herkesin gönlünü kazanmıştı. Arkadaşlarının kendisi için gönderdiklerini çevresindeki garibanlara dağıtır, eline bir miktar para geçtiğinde beni çağırır hava karardığında uzak köylerden pazara mallarını getirip de satamayan köylülerden, meyve, sebze, yoğurt, Sevan gölünde bolca bulunan leziz balıklarını torbalara doldurup çevresindeki muhtaç ailelere dağıtırdı.

Nubar’ın bu hümanist kişiliği dışında sevecenliğine dair birkaç anımı anımsatmak istiyorum.

Sonbaharın son günleri, Hayastan’ın en görkemli köşelerinden Kegart’ta aile ortamında Nubar ve Serdar Can’la birlikte hem tarihi kiliseyi görmek hem de çevreden akan buz gibi suları olan Karni deresi çevresindeki dinlenme alanındayız… Derenin sağlı sollu kulvarlarında ziyaretçiler masalarını koymuş müzik eşliğinde eğleniyorlardı. Kendimize bir yer seçip hazırlıklara başladığımızda Nubar’ın aramızda olmadığını gördük. Biraz ileride büyük bir kalabalığın toplandığını görünce oraya yöneldik bir de ne görelim Nubar kendisini buz gibi bir göletin içine atmış, çevresini saran halkın şaşkın bakışları arasında bir ninenin “oğlum, üşüyüp hasta olursun” yakarmasına aldırış etmeden yüzüyordu.

Serdar Can

Yanımda duran güzel biri yanındakine “şu vücuda bak, bana böyle biri nasip olmadı” diye fısıldıyordu. Hakikaten Nubar’ın kalbi kadar fiziki olarak da güzeldi. Çoğu kişi bilmez kısa boy Avrupa vücut geliştirme şampiyonu olduğunu.

Nubar’la bir başka buluşmamızda Erivan’ın en işlek caddelerinde yürüyoruz. Gorbzcev Sovyet tarihinde yeni bir çığır açmış, özel mülkiyet tutkunları caddenin her iki tarafında sıra sıra dükkan açmışlar. İşin en ilginç yanı berber, eczane, ekmek gibi dükkânların yan yana bulunmasıydı. Birkaç berber dükkanının önünden geçtik hepsi de sırtlarını kapıya dayayıp sigara tüttürüyorlardı. Nubar bir ara tıraş olacağım diye tutturdu, “etme eyleme” dedim “zaten sen Allah tarafından tıraş oluyorsun” dememe rağmen inadından vazgeçiremedim.

Bırak zaten sinek avlıyorlar birkaç kuruş ceplerine girsin diye diretti. Kapıda fiyatı 1000 tram yazmasına rağmen berbere “ahper Jan kaça tıraş edersiniz” demeye kalmadan, berber şivemizden bizim yabancı olduğumuzu anladığında gönlünüzden ne koparsa verin demeye kalmadan Nubar sandalyeye oturmuştu bile.

Genellikle Ermenistan’ı ziyaret eden Haylar bolca bahşiş bırakırlar ama Nubar’ı iyi tanıdığımdan bir espri yapacağını tahmin etmiştim. Zaten tıraş olmasına gerek de yoktu. Hepi topu başında fakirimin ensesinde iki üç kıl kalmıştı. Neyse oturmasıyla kalkması bir oldu. Masaya 500 tram koyunca berber “çerez parası mı veriyorsun” diye hiddetlenince Nubar da “sen demedin mi gönlünden ne koparsa ver diye? Bu da sana fazla, sen onda birini de kesmedin” demez mi? Neyse espri bir yana o günü de kazasız belasız atlattık.

Hagop Janyan

*Yazarın facebook sayfasından alınmıştır. Kimi cümle düşüklükleri tarafımızdan düzeltilmiştir-Özgür Gelecek)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu