GüncelMakaleler

MAKALE | Büyük Proleter Kültür Devrimi ve Önemi Üzerine!

"İki sınıf, iki dünya, iki yol ve iki çizgi arası mücadele var olduğu müddetçe; proleter kültür devrimlerinin teori ve pratiği de var olacak, kendini yeniden ve yeniden üretecektir!"

Büyük Proleter Kültür Devrimi (BPKD 1966-1976), henüz içinde olduğumuz “emperyalizm proleter devrimler çağı”nda, Mao Zedong önderliğindeki Çin Komünist Partisi (ÇKP) öncülüğünde gerçekleştirilen özgün ve farklı bir proleter devrim biçimidir.

Aydın, üniversiteli Çin devrimci gençliğinin tetiklediği ve sonrasında proletaryanın halk kitlelerinin sahiplendiği, yeni bir “proleter devrim modeli” olarak tarihe yazılan bu devrim, sosyalizm koşullarında sınıf mücadelesi geleneğine de ender bir kolektif katkıdır.
BPKD hamlesini yeniden ve yeniden araştırmak, incelemek, anlamak, yorumlamak ve nihayetinde bu atılımdaki müthiş devrimci öğretileri eleştirel bir gözle özümsemek; özellikle de Kaypakkaya çizgisinde ısrar eden devrimci-komünistler için bir ihtiyaçtan öte bir zorunluluktur.

Bu devrimi kavramayanlar Kaypakkaya’nın ideolojik mücadeledeki uzlaşmaz çizgisini de yeterince kavrayamaz. Ancak, bir makalede bir devrimi bütün yanlarıyla anlatmak ne kadar mümkün ise sadece birkaç kitapta aktarılan sınırlı deneyimlerle, bu devrimi anlamak ve aktarmak bir o kadar kısıtlıdır. Kaldı ki, ÇKP’nin bu devrim hakkında kendi kongresinde veya konferanslarından birinde resmileştirilen veya bilinen tarihsel bir değerlendirmesi veya belgesi de yoktur. Varsa bile 44 sene sonra bile henüz ortaya çıkmamıştır.

Bu devrim hakkındaki okuduklarımızın hepsi, önderliğinin aktarımları da dahil, maalesef bireysel sorumluluk taşıyarak yazılan belgelerdir. Mao Zedong’un hayatı, bizzat önderlik ettiği, bu yeni tipteki devrimi bilimsel olarak tüm yanlarıyla incelemek, araştırmak, belgelemek, eleştirmek ve değerlendirmek için ne yazık ki yetmemiştir.

Üstelik onun ölümünden hemen kısa bir süre sonra sosyalist önderlik ve iktidar gücü, hızla kaybedilmiş, anlı şanlı ÇKP ve MLM önderliği teslim alınmış, proletarya partisi, iç revizyonizm tarafından ideolojik, modern revizyonist ve gerici politik ve askeri bir darbeyle de yolundan saptırılmıştır.

Önderliği iç veya dış düşmanlar tarafından darbelenen, teslim alınan, katledilen bir devrimci örgüt, asla bütünlüklü yok edilemez. O bir bakış açısı, bir anlayış, bir gelenek, bir düşün ve yaşam tarzı olarak var olmaya devam eder. Güçten düşse de paramparça olsa da bir tek hücre kalsa bile, o hücre kendini sabır, sebat ve inatla yeniden üretmeye devam eder.

Kaypakkayacı devrimci komünist çizgide olma iddiasında olan bütün örgütler, hareketler veya bireyler, sosyalizm koşullarında patlak veren bu müthiş devrimi doğru-yanlış, yeterli-yetersiz, başarılı ve hatalı, öznel ve nesnel, teorik-pratik, bütün gerçekçi yanlarıyla araştırmak, incelemek ve özümsemek görevinden asla vazgeçmemelidir.

İbrahim Kaypakkaya’nın devrimci komünizm çizgisi varoluş sürecinde, evrensel dış bir etken olarak bu devrimden özellikle esinlenerek ve somut şartların somut tahlilinden hareketle kendi ülkesel koşullarının devrimci gerçeğini de analiz ederek ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla Kaypakkaya çizgisini, teoride olduğu kadar ve sosyal pratikte de savunanlar, BPKD’yi bütün yanlarıyla araştırıp incelemekten, bilimsel bir eleştiriye-değerlendirmeye tabi tutmaktan kaçanlar, ülkemiz tarihsel ve maddi gerçekliği içinde, devrimci komünist çizgiyi yeterli oranda özümseyip ve pratikleştirmezler.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) pratik deneyimden yoksun ilk yıllarında, parti ve devlet bürokrasisi içinde ortaya çıkan yozlaşmaya, bürokratlaşmaya, burjuvalaşmaya yönelik mücadele tarzı olarak, V.İ.Lenin’in ilk defa ortaya koyduğu “kültür devrimi” önermesi tarihsel bir kazanımdır.

Bu kazanım, bir başka ülkede, bir başka koşulda ve farklı bir tarihsel gerçeklikte; Mao Zedong önderliğinde devrimci gençliğin ve işçi sınıfının bir toplumsal hamlesine dönüşerek pratik bir devrimci değer yaratmıştır. Üstelik kültürel değerlerin veya kalıntıların ideolojik ve politik değerlerden daha güçlü, etkili ve uzun erimli olduğu gerçeği göz ardı edilmezse, her tarihsel-toplumsal atılım koşullarında kültür devriminin vazgeçilemez önemi de anlaşılacaktır.

BPKD, bu anlamda sosyalizm ve komünizm mücadelesinin teorik özü olan, diyalektik ve tarihsel materyalizm bilimine, dolayısıyla da Marksist-Leninist kesintisiz ve aşamalı devrimci toplumsal dönüşüm anlayışına pekala uygundur.

Nitekim, bu devrimde en kaba ve en ince, en örtülü ve en açık, en kör ve en keskin biçimler altında sürmekte olan iki çizgi, iki sınıf, iki yol, dünya görüşü arası mücadele yeni bir devrimci toplumsal kapışmaya sahne olmuştur. Sonuçları itibarıyla da bu mücadelenin tek başına bir kültür devrimi hamlesiyle kazanılamayacağı gerçeği de kanıtlamıştır.

Sosyalizm koşullarında sınıfların varlığı ve bu sınıflar arası çok yönlü keskin mücadele anlayışının ön kabulü, öz itibarıyla Büyük Proleter Kültür Devrimi’ni anlamanın birincil anahtarıdır.

Çin proletaryasının öncülüğünde gelişen Yeni Demokratik Devrim (1949) ve daha sonraki yıllarda kendini dayatan Sosyalizm İnşası’nın Çin’deki zorunluluklarını ve pratik öğretilerini anlamayanlar ve özümseyemeyenler, Kaypakkayacı geleneğin her koşulda ihtilalci çizgisini de asla anlayamaz ve uygulayamazlar.

Ne var ki; bu devrim, aynı zamanda onun öncüsü ve kuramcısı Mao Zedong’un ve Çin Komünist Partisi’nin dahi, henüz bütünlüklü resmileştiremediği ve parti kongresinde onaylanmış bir tarihsel belgeye dönüştüremediği bir devrimdir. Bazı makaleler, konuşmalar, mektuplar dışında, nitelikli belgesel bir raporun bile henüz olmadığı bu devrim üzerine, bundan sonra da daha çok şeyler yazılacak, araştırılacak, tartışılacak ve tutum alınacaktır.

Nitekim devrimci-komünistlerden modern revizyonist ve oportünistlere, küçük burjuva sağ ve radikal solculuğundan, burjuva tarih çarpıtıcılarına kadar birçok kesim bu devrim üzerine yüzlerce kitap dolusu yazılar veya makaleler yazmış olsa da durum maalesef böyledir.

Elimizde BPKD üzerine MLM çizgide resmi ve bütünlüklü bir belge yoktur. BPKD hakkında, makale, yazı, kitap ve roman yazanlar, aslında Çinli yazarlardan daha çoktur.

BPKD’nin deneyim ve tecrübeleri, 1976’da Mao’nun ölümünden sonra ÇKP içinde patlak veren ve devrimci-komünist çizgide olanların objektif yenilgisi durumu daha da vahim hale getirmiştir. ÇKP içindeki ve Çin Sosyalizmi içindeki iktidar mücadelesi, bu objektif yenilgiden sonra zaten iktidara yerleşen çarpıtıcıların tarih revizyonizmi sayesinde, günümüze dek sistematik olarak inkar edilmiştir.

Ancak BPKD; iki sınıf, iki dünya, iki yol, iki yöntem (metod) ve iki çizgi arası mücadelenin sınıflar mücadelesi tarihinin sosyalizm koşullarında ortaya çıkan en ileri ve en özgün devrim aşaması olarak öneminden hiçbir şey kaybetmemiştir!

Büyük Proleter Kültür Devrimi, Marksist-Leninist çizgidedir. Yine BPKD, özellikle de Leninist kesintisiz- sürekli veya aşamalı proleter devrim teorisi ve pratiğinin de yeni bir halkasıdır. Nitekim günümüzün uluslararası burjuvazisi dahi her yıl dönümünde bu devrimin itibar kaybını büyütmek için yalan, yanlış bilgiler üzerinden saldırganlığını süreklileştirmiştir.

Yeni Demokratik Çin Devrimi (YDÇD), Büyük Proleter Kültür Devrimi (BPKD) ve Mao Zedong hakkında olmadık yalan üreten uluslararası burjuvaziye bir de proleter sınıflar ve hareketler içindeki oportünistlerin ve revizyonistlerin saldırısı da eklendiğinde; ilerici, devrimci eksendeki işçi ve emekçilerin kafasının karışmaması mümkün değildir. Ancak, karışan her kafa kötü de değildir. Karışmanın olmadığı yerde, araştırma ve düzelme de olmaz. Kafası karışanlar araştırmaya ve incelemeye yönelmiyorlarsa ve tek yanlı bilgileri tüketiyorlarsa, işte tam da
orada, ideolojik ve politik bir sorun var demektir.

BPKD; sosyalizm şartlarında, yani yeni koşullar altında; sadece kendi varlığını devam ettirmekle kalmayan, aynı zamanda derin veya görünür, keskin veya kaba, dolaylı veya direkt biçimleriyle sürgit devam eden bir devrimci mücadele örneğidir.

BPKD; iki sınıf (burjuvazi ve proletarya), iki dünya (kapitalizm ve sosyalizm), iki yol (sınıf devrimciliği ve sınıf uzlaşmacılığı), iki yöntem (diyalektik ve tarihsel materyalizm ile öznelci metafizik idealizm), iki çizgi (burjuva ve proleter) arasındaki bitmeyen zorunlu mücadeleye dair verilebilen en devrimci cevaptır.

Sosyalizmi sınıfsız, sınıf mücadelesiz, uzlaşmaz çelişkisiz ve dolayısıyla da kalıplar içine hapsolmuş, donuk, hareketsiz bir toplumsal formasyon olarak yorumlayanlar; sosyalizmde pekala sınıfların varlığı ve dolayısıyla sınıflar mücadelesinin yeni koşullar altında ve yeni biçimler şeklinde sürgit devam ettiğine dair, Marksist-Leninist-Maoist devrimci tezi asla kavrayamazlar.

Çünkü onlar, klasik ve modern revizyonizmin, klasik ve modern oportünizmin ve nihayetinde burjuva-küçük burjuva sağ veya sol tasfiyeciliğin derin ve karanlık dehlizlerinde yüzmekten, maddi gerçekçi hareketi ve dolayısıyla da kesintisiz ve sürekli devrim mücadelesini anlayamaz ve önlerini göremez olmuşlardır.

İflah olmaz revizyonist, sağ veya sol oportünist, küçük burjuva düşün ve yaşam tarzları, zoru, her koşulda zoru seçmekten imtina ederler. Oysa, ancak ve ancak, her koşulda zorunluluğu ve zoru seçmek, devrimcidir! Tarihsel motor olan sınıf mücadelesi deneyimlerinin ortaya çıkardığı gibi; bütün temel haklar ve toplumsal özgürlükler mücadelesi, sadece ve sadece maddi gerçekçi ihtiyaçlardan ve zorunluluklardan doğar ve yeni zorunluluklara vesile olurlar!

İki sınıf, iki dünya, iki yol ve iki çizgi arası mücadele var olduğu müddetçe; proleter kültür devrimlerinin teori ve pratiği de var olacak, kendini yeniden ve yeniden üretecektir!

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu