GüncelMakaleler

PUSULA | Sınıf Savaşımında Kadroların Rolü

"Birleştirici gücü zayıflar. Geniş yığınlara ulaşma, onları harekete geçirme perspektifinden uzaklaşır. Tüm bu olumsuzlukların yaşandığı yerde ideolojik-siyasal, örgütsel düzeyde gerilemeler kaçınılmaz hale gelir."

Kararlı, bilinçli ve hedefli bir çalışmayla hareket etmeliyiz. Siyasal iktidar mücadelesi bunu gerektirir. Bilinçli tutum, ideolojik, siyasal ve örgütsel şekillenişe giden yolun temel taşlarını örer. Örgüt, parti fikri de bu bilinçli hareketin ürünüdür.

Elbette ki tüm bunları yaratanlar en ileri, en bilinçli öznelerdir. Dimitrov yoldaşın tanımladığı gibi “Davaya kesin bağlılık, kitlelerle bağ, tek başına yolunu bulabilme yeteneği ve disipline uyma” gibi nitelikler ancak sınıf bilincine sahip olan kadrolarda bulunabilir. O halde kadro demek, bilinç demektir. Kadro demek, proletaryanın ve ezilenlerin kurtuluş mücadelesine sonuna kadar bağlılık demektir. Zira mücadelenin zorlu süreçleri MLM ideolojisi etrafında kenetlenmiş, sağlam bir irade ve eylem birliğine sahip olan öncü kadrolarla aşılabilir.

Bu disiplinli ve özgüvenli tutumun kitle çalışmasında, kitleleri örgütleyip harekete geçirmede başarılı sonuçlar yaratmaması düşünülemez. Çünkü nesnel koşullar yani ezilen yığınlarda giderek belirlenen değişim istemi umut yaratıcı, güven verici devrimci kadroların somut çağrılarına kayıtsız kalmaz. Aksine ezilenler bu çağrıları can kulağıyla dinler, sorgular ve bilinç düzeyine uygun olarak bir tutum belirler. Bu tutum, itirazların boyutu bir takım gerilikler içerebilir.

Bu gerilikleri aşacak olan da sınıf bilinçli öznelerin iradi çabasıdır. Dışarıdan bilinç taşımanın anlamı da budur. Eğer kitlelerle bağ kurmada, onları harekete geçirmede sorunlar yaşıyorsak, kadro sorunumuz var demektir. Daha güçlü, daha kitlesel bir mücadelenin yolu yukarıda tarif ettiğimiz güçlü kadroların yaratılmasından geçer. Devrimci dinamizm, fikirsel düzeyde üretim ve zenginlik ancak kitlelerle kaynaşmış bu bilinçli kadrolar sayesinde kazanılabilir.

Nesnel koşulların sınıf savaşımı için elverişli olması devrimci çalışma için bir olumluluktur. Fakat yetmez. Asıl olan bu koşullardan yararlanarak devrimci mücadeleyi geliştirmektir. İşte bilinçli, yaratıcı, dinamik kadroların tarihsel rolü burada açığa çıkmaktadır.

Yığınların öfkesini örgütlemek kararlı bir duruş ve bilinç gerektirir. Açık devrimci çalışmalarda yoksulluk-sefalet içinde yaşayan işçi ve emekçileri yaşananların “kader” olmadığını düşünmeye sevk edecek olan bu bilinçli öznelerdir. Yaşananların neden ve niçinlerine doğru yanıtlar veren ve değişime dair ikna edici-güven verici devrimci pratikler sergileyen kadroların işçi, köylü, gençlik, kadın vb. tüm çalışma alanlarında yarına dair tohum ekmemeleri, umut yaratmamaları için hiçbir neden yoktur.

Burada başlıkta “kadro nasıl olmalıdır” veya “nasıl yaratılır” vb. bir dizi soru sıralayabiliriz. Bu soruların birçoğunun yanıtını teorik olarak diğer ülke deneyimlerinde bulabiliriz. Yani genel bir bakış açısı sunmakta sorun yok. Mesele an itibarıyla kendi pratiğimizde bunu nasıl yaratacağız sorusuna doğru yanıt vermektir. Ne diyordu Mao: “Özgürlük halk tarafından mücadeleyle kazanılır, hiç kimse tarafından bir lütuf olarak verilmez.” (SE, c. 3, s. 302) Özgürlük mücadeleyle kazanılıyorsa, kadrolar da ancak mücadele içinde yetişir. Bilgi, bilinç, tecrübe vb. teori ile pratiğin diyalektik bütünlüğü içinde kazanılır.

Devrim derdi olan her bir bireyin bu karanlık ortamdan nasıl çıkacağı arayışı içine girmesi kaçınılmazdır. İşte bu arayış onu teorinin ışığına ulaştırır. Zorluklarla savaşma yeteneğini kazanmak için proletaryanın ideolojisiyle buluşturur. Bu teorik ve ideolojik şekilleniş, onu tarihin parlak sayfalarıyla yüzleştirir.

O sayfaların yaratıcısı olan halkını tanımasını, ona sonsuz bir güven duymasını sağlar. Halka güven kendine güvendir. Kendine güvenen kadro ne halkın geri yanlarıyla uzlaşır ne de gerilikler onu ürkütür. Tersine halkta var olan her ileri noktaya sarılarak gereken devrimci dönüşümü sağlamak için çalışır. Zira halk deryasına dalmayanların halka dair söylemleri hükümsüzdür. Kitleleri hedeflemeyen, onun gücünü pratik olarak hissetmeyen her öznenin dikkati ana sorunlardan çok tali sorunlara yönelir. Birleştirici gücü zayıflar. Geniş yığınlara ulaşma, onları harekete geçirme perspektifinden uzaklaşır. Tüm bu olumsuzlukların yaşandığı yerde ideolojik-siyasal, örgütsel düzeyde gerilemeler kaçınılmaz hale gelir.

Mao ile bitirirsek; “Büyük bir devrimi yönetmek için büyük bir partiye ve çok sayıda yetenekli kadroya sahip olmak gerekir. 450 milyon nüfusu olan Çin’de eğer önderlik küçük ve dar bir gruptan meydana geliyorsa ve partinin önderleri ve kadroları dar kafalı, dar görüşlü ve beceriksiz kimselerse tarihte eşi bulunmayan büyük devrimimizi gerçekleştirmemiz mümkün olmaz” (SE, c. 1, s. 389-390)

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu